Ebulfez SÜLEYMANLI
 Prof. Dr., Üsküdar Üniversitesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Sosyoloji Bölümü
(Türkiye)
E-mail: ebulfez.suleymanli@uskudar.edu.tr
ORCID NO: 0000-0003-1894-5232

 Ayşegül DEMİR
Doç. Dr., Sinop Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Sosyoloji Bölümü
 E-mail: ayseguldemir@sinop.edu.tr
ORCID NO: 0000-0002-7328-4492
(Türkiye)

  Özet. Bu araştırmada Türkiye’de üniversite gençlerin evlilik ve aile kurumuna ilişkin düşünceleri, sosyo-demografik değişkenlerle ilişkilendirilmiş, değişen tutum ve beklentiler tespit edilmiştir. Çalışmanın evrenini Türkiye Üniversitesinde öğrenim gören öğrenciler oluşturmaktadır. Yedi (7) Bölgede yürütülen araştırmaya 2019 – 2020 Öğretim Yılı Türkiye Üniversitelerinde öğrenim gören Türkiye genelinde evli olmayan yaşları 17-35 arasında değişen genç katılmıştır. Örneklemi oluşturan toplam 3266 öğrencinin %54,3’ünü (n=1770) kadın, %45,7’sini (n=1491) erkek öğrenciler oluşturmaktadır. Bu çalışmadan elde edilen sonuçlara göre, üniversite öğrencilerinin, evlilik, aile ve çocuk durumu konularında olumlu tutum sergiledikleri görülmektedir. Ayrıca toplum ve aile yaşamında yaşanan değişimler gençlerin, evlilik ve aile yaşamına ilişkin tutumlarının da farklılaşmasına neden olmuştur. Özellikle aile içi rol paylaşımında bu değişmenin daha belirgin bir biçimde ortaya çıktığı gözlenmiştir.  Katılımcıların çoğunluğu, evde tüm sorumlulukların ve görevlerin tek bir tarafa yüklenmesi konusundaki yaygın tutumları yanlış bulduklarını, bu tarz davranışlara karşı çıktıklarını belirtmişlerdir.

 Anahtar Kelimler: Türkiye, üniversite öğrencileri, anket, evlilik, aile kurumu, gençlerin tutumları, dönüşüm

Giriş

Günümüz toplumlarında toplumsal değişmenin etkisiyle toplumun bileşeni olan tüm kurumlar üzerinde etkili olmuştur. Geleneksel yapıların gücü aşınarak modern ve organik ilişkiler güçlenmiştir. Bu süreçte değişiminin önemli bir sacayağını aile ve evlilik kurumu oluşturmuştur. Dünya genelinde aile kurumu ve evliliğe yüklenilen anlamlar farklılaşmış, Türkiye’de aile kurumu da bu süreçten etkilenmiştir.

Türkiye’de de aile ve evlilik kurumuna dair önemli dönüşümler 20. yüzyılın ikinci yarısı itibariyle yaşanmaya başlanmıştır. Bilimsel ve teknolojik gelişmeler, kentleşme ve makineleşme ve göç, kültürel değişimin hızlanmasına yol açmıştır. Bu süreçte kentleşme ile birlikte geniş aileler yerini çekirdek ailelere bırakmış ve değerlerin etkisi tedricen ortadan kalkmıştır [2, 17-20]. Bu bağlamda özellikle son zamanlarda eşler arası yaşanan geçimsizlik, çatışma ve boşanma oranlarının yükselmesi gerek çiftler üzerinde gerekse evlenmemiş bireyler üzerinde aile ve evlilik kurumuna bakışa ilişkin farklı toplumsal, ekonomik ve psikolojik sonuçlar doğurmaktadır. Öte yandan sosyal medyada kamuoyuna yansıtılan gerçek dışı evlilik ilişkileri, gençlerin evliliğe doğru ve gerçekçi olmayan anlamlar yüklemelerine neden olmaktadır.

Bu bağlamda aile ve evlilik konusundaki kişisel ve toplumsal tutumların ve evliliğe bireylerce yüklenen öznel anlamların anlaşılması, sosyal ve kişisel yapıların belirlenmesinde önemli rol oynamaktadır [8].

İlgili literatür tarandığında son yıllarda gençlerin aile kurumu ve evliliğe bakış açısı araştırmacıların dikkatini çeken bir konu olduğu görülmektedir. Bu bağlamda, Carroll ve diğerleri [4]. tarafından öne sürülen Evlilik Ufku Teorisi’nin önemli bir parçası olarak gençlerin evliliğe verdikleri önem yer almaktadır. Bu doğrultuda, yapılan araştırmalar da [3; 4; 7] gençlerin evliliğe önem verdiğini ortaya koymuştur. Her ne kadar gençlerin evliliğe önem verdiği ortaya konulsa da Willoughby ve Dworkin [11] “şu an evlenmek istiyorum” ifadesine gençlerin yaklaşık dörtte birinin katıldığını veya kesinlikle katıldığını belirlemiştir. Türkarslan ve Suleymanov’un araştırmasında [9] Türkiye’de ve Azerbaycan’da üniversite son sınıfta okuyan öğrencilerin aile ve evlilik konusundaki görüş ve düşünceleri karşılaştırmalı tahlille ortaya konmuş; her iki ülkenin üniversite gençliği arasında aile kurumunun önemini koruduğu saptanmıştır. Köroğlu [7] yaptığı çalışmada gençlerin az da olsa bir kısmının evlilikten korktuğu sonucunu elde etmiştir. Ünal ve Avcı [10] gerçekleştirdiği çalışmada bireylerden bir kısmının evlenmeye sıcak bakmadığı bulgusunu elde etmiştir. Benzer olarak, Akbaş ve diğerleri [1] gençlerin %40’ının evlilikten korktukları bulgusuna ulaşmıştır.

Yapılan bu çalışmalar gençlerin aile ve evlilik kurumuyla ilgili düşüncelerini ortaya koysa da, hızlı toplumsal değişimler bu alanda çalışmaların periyodik biçimde gerçekleştirilmesini zaruri kılmaktadır. Bu zaruretten ortaya çıkan bu araştırmayla Türkiye’de üniversite gençlerin aile ve evlilik kurumuna ilişkin tutumlarının geniş bir çerçevede araştırıp analiz ederek gerek sosyal bilimler literatürüne gerekse uygulayıcılara (devlet kurumları, sivil toplum kuruluşları) katkı sağlanması amaçlanmıştır. Çalışmada gençlerin aile ve evliliğe ilişkin görüşlerinin sosyo-demografik (cinsiyet, doğum yeri, anne-babanın eğitim durumu, aile yapısı değişkeni ve d), ve kültürel değişkenlere göre farklılık gösterip göstermediğini; gençlerin toplumsal değerleri ile aile ve evliliğe ilişkin tutumlarında bir ilişkinin olup olmadığı ortaya konmaya çalışılmıştır.

  1. Yöntem

Bu amaç doğrultusunda, araştırmada yorumsamacı paradigmadan faydalanılmıştır. Yorumsamacı yaklaşımda çalışılan olay ve olgular kendi ortamları içinde incelenmekte ve araştırmacı bu olay ve olguları ayrıntılı biçimde ve derinlemesine açıklamaya ve yorumlamaya çalışmaktadır.

Araştırmada var olan durumun ortaya koyulması amaçlandığından niceliksel betimleme yöntemi kullanılmıştır. Genel tarama modeline göre yürütülen araştırmada araştırmacılar tarafından hazırlanan çevrimiçi anket ile veriler toplanarak gençlerin evlilik ve aile kurumuna yönelik düşünceleri belirlenmiştir.

1.1. Araştırmanın Evreni ve Örneklemi

Araştırmanın evrenini 2019–2020 eğitim-öğretim yılında Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinde öğrenim gören önlisans, lisans, yüksek lisans ve doktora düzeyinde bireyler oluşturmaktadır.

Evrenin tümüne ulaşmak olanaksız olduğundan belirtilen evren üzerinden örneklem belirlenmiştir. Bu araştırmanın örneklemini belirlemek amacı ile tabakalı amaçsal örnekleme yöntemi kullanılmıştır. Bu yöntemin temel özelliği, evrenin bazı özelliklerine (cinsiyet, yaş, vb.) göre kotalar koyarak seçim yapılmasına dayanmaktadır. Bu araştırmada örneklem belirlenirken cinsiyet, öğrenim düzeyleri (önlisans, lisans, yüksek lisans ve doktora, ayrıca bölüm ve sınıf düzeyi), eğitim aldıkları üniversiteler, kota olarak kullanılmıştır.

Bu kapsamda çalışmanın örneklemi 18-35 yaş aralığında, çalışmaya katılmaya istekli bireyler arasından rastgele seçilerek oluşturulmuştur. 7 Bölgede yürütülen araştırmaya Türkiye genelinde evli olmayan yaşları 17-35 arasında değişen 3266 genç katılmıştır. Ayrıca, örneklemde Türkiye’nin tüm bölgelerini kapsaması ve temel bilim alanlarına göre en yüksek derecede çeşitlilik sağlanabilmesi amacıyla her disiplin alanından uygun sayıda denek örnekleme dâhil edilmeye çalışılmıştır. Örneklem büyüklüğü; %5 kabul edilebilir hata miktarı ve %95 (z = 1,96) güvenirlik düzeyi üzerinden hesaplanmıştır.

1.2. Verilerin Toplanması

Çalışmaya veri toplamak için, belirli kişilere bir dizi soru sormaya dayalı sistematik bir veri toplama aracı olan anket tekniğinden yararlanılmıştır. Örneklemin evlilik ve aile hayatına ilişkin görüşleri araştırmacılar tarafından geliştirilmiş, 78 maddeden oluşan bir anket yoluyla değerlendirilmiştir. Soruların önemli bir kısmı kapalı uçlu ve çoktan seçmeli niteliktedir. Bazı sorularda acık uçlu ve Likert ölçekli sorular da kullanılmıştır.

Anketin birinci bölümü olan kişisel bilgi formu araştırmanın amaçlarına uygun şekilde belirlenmeye çalışılmış, bireylerin yaş, cinsiyet, öğrenim gördüğü bölüm ve sınıfı, ilişki durumu, aile yapıları, yaşadıkları mekân, uzun sure yaşadıkları şehir, ebeveynlerin medeni ve mesleki durumuna ilişkin soruları içermektedir. İkinci bölümde ise öğrencilerin evlilik ve aile kurumuna ilişkin tutumları belirlemeye yönelik 42 madde hazırlanmıştır. Anketin üçüncü bölümünde katılımcıların sosyal medya alışkanlıkları ve yalnızlık algılarına ilişkin sorular yer almaktadır.

Veri toplamak amacıyla anket çalışması 12 Mayıs –12 Haziran 2020 tarihleri arasında çevrimiçi araştırma tekniğinden yararlanılarak gerçekleştirilmiştir. Veriler, linkte https://docs.google.com/forms/u/0/ olarak belirtilen internet adresine yüklenmiş Türkiye genelinde üniversite öğretim üyeleri üzerinden çalışmaya katılmayı kabul eden öğrencilerine anket linki mail yoluyla ve sosyal medya hesaplarından da ulaşılarak paylaşılmıştır. Bu süreçlerin sonucunda toplamda 3550 genç gönüllü olarak çalışmaya katılmıştır bunlardan 3266’sı değerlendirmeye dâhil edilmiştir.

Araştırma kapsamına öğrencilerden alınan bilgilerin analizi, “SPSS for Windows 24.0” yazılımı kullanılarak yapılmıştır. Çalışmada bağımsız değişkenler olarak öğrencilerin cinsiyetleri okudukları bölümler ve sınıfları, doğum yerleri, bağımlı değişken olarak evlilik ve aile kurumuna ilişkin görüşleri esas alınmıştır.

Araştırma sonucunda gençlerin Evlilik ve Aile Kurumuna İlişkin Tutumları ile ilgili sorular ve bağımsız değişkenler arasındaki farkın istatistiksel olarak önemli olup olmadığı İki Ortalama Arasındaki Farkın Önemlilik Testi (T testi) ve Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) ile test edilmiştir.

  1. Bulgular

2.1. Demografik Özellikler

Türkiye genelinde evli olmayan yaşları 17-35 arasında değişen 3266 genç katılmıştır. Bunlardan %54,3 kadın, %45,7 erkek. (Kadın=1770 kişi, Erkek=1491 kişi) katılımcılar oluşturmaktadır. Katılımcıların %95’inin bekâr olduğu görülmektedir. Kardeş sayısı incelendiğinde; ülke genelinde 2 veya 3 kardeş olma durumu yaygındır (%34,4; %31,8). 4 kardeş olanların oranı %13,5, 5 kardeş olanlar %6,7’dir. Tek çocuk olanların oranı %6,8’dir. Bölgeler bazında bakıldığında ise Akdeniz bölgesinde, ilk sırada 3 kardeş (%29,7), ikinci sırada 2 kardeş (%27,3), üçüncü sırada 4 kardeş (%19,3) olma durumu geliyor. Tek çocuk olma durumu %5,7’dir.

Katılımcıların öğrenim durumu, Türkiye genelinde lisans eğitimi olan %74,1, ön lisans %16,6, yüksek lisans %7,9, doktora %1,3 oranındadır. Bir işte çalışma durumuna yönelik, ülke genelinde, %58,6’sı çalışmadığını, %11,5’i sadece yaz tatilinde çalıştığını, %7,9’u hafta sonu veya yarım gün (part time) çalıştığını belirtilmiştir. Kendi işinde çalıştığını belirten %5 oranında genç vardır; tam gün çalışan gençler ise %13,3’tür. En uzun süre hangi yerleşim biriminde kaldıklarına bakıldığında; ülke genelinde %40 il, %33,1 metropol, %18,6 ilçe, %7,7 köy bulunmuştur.

Evinizde sürekli olarak kimlerle yaşadıklarına ilişkin soru incelendiğinde; tek başına yaşayan gençlerin oranı %8,4 olup en yüksek oran Ege Bölgesinde bulunmuştur (%12,3). Anne baba yanında nine veya dedesiyle yaşayanların oranı en yüksek bölge Karadeniz Bölgesidir (%12,7). İkinci sırada Güneydoğu Anadolu Bölgesi gelmiştir (%9,2). Doğu Anadolu ve İç Anadolu %8’lerde olup üçüncü sırada bu bölgeler gelmiştir. Anne baba yanında dede veya nine ile yaşamada en düşük oran ise Marmara ve Akdeniz Bölgesinde olup eşit orandadır (%4,6). Ülke geneline bakıldığında; anne, baba ve kardeşleriyle yaşayan gençlerin oranı %56’dır. Anne ve babasıyla yaşayanlar %17,7, anne, baba, dede veya nine ile %6, anne ve kardeşler yaşayanlar %5’tir. Tek başına yaşayanlar %8,4’tür. Sadece baba ve kardeşler ile yaşayan gençlerin oranı düşüktür (%1,1).

Öğrenim görüldüğü süreçte, ülke genelinde; %48,6’sı ailesiyle, %23,4’ü bekâr evinde, %17,5’i devlet yurdunda, %9,3’ü özel yurtta kaldıklarını bildirmiştir. Akrabalarıyla kalanlar sadece %1,1’dir. Ailesiyle birlikte kaldığını belirten gençlerin oranı en yüksek Marmara Bölgesinde bulunmuştur (%62,7). Bekâr evinde kalanlar en yüksek oranda Güneydoğu Anadolu Bölgesinde bulunmuştur (%42,7).

Toplumun geneline göre ailenin ekonomik durumu, ülke genelinde çoğunlukla orta düzey belirtilmiştir (%60,5). İkinci sırada ortanın üstü (%22), üçüncü sırada ortanın altı (%12,7) belirtilmiştir. Üst sınıf %2,5, alt sınıf ise %2,4, neredeyse eşit orandadır. Ülke genelinde aile ve burslardan masraflarını karşıladıklarını belirtenler çoğunluktadır. Aile ve burs diyenler %32,2; tamamen aile diyenler %27,9; aile ve kendi kazancım diyenler %15; aile, bur ve kendi kazancım diyenler %10,7’dir. Tamamen kendi kazancıyla geçinen gençlerin oranı %13,5.

Dini inançlar açısından; “inançlıyım dinimin tüm gereklerini yerine getiriyorum” diyen gençlerin oranı ülke genelinde %29,4’tür. “inançlıyım, dinimin bazı gereklerini yerine getiriyorum” diyenlerin oranı %51’dir. “İnançlıyım ama dinimin gereklerini yerine getirmiyorum” diyenlerin oranı %11,7’dir. İnançlı değilim diyen gençlerin oranı %7,9’dur. Bölgelere bakıldığında; Dinin bütün gereklerini yerine getirdiğini bildiren öğrenciler en yüksek oranda Güneydoğu Anadolu Bölgesinde bulunmuştur (%54,5). En düşük oran ise sırasıyla Ege (%19,1), Akdeniz (%27,5) ve Marmara (%28,2) Bölgesinde bulunmuştur. Dinin bazı gereklerini yerine getirenler incelendiğinde, tüm bölgelerde yüzde ellilerde seyretmektedir. Güneydoğu Anadolu Bölgesinde tüm gereklerini yerine getirenler yarıdan fazla olduğundan, bazılarını yerine getirenler doğal olarak daha düşüktür (%35,1). İnançlı olup gereklerini yerine getirmediğini belirtenlerde; Ege (%18,6), Marmara (%12,7) ve Akdeniz Bölgesi (%12,3) sırasıyla diğer bölgelere göre daha yüksek orandadır. İnançlı değilim diyen gençlerin oranları en yüksek olarak sırasıyla; İç Anadolu (%9,4), Ege (%8,8), Karadeniz (%8,3) ve Marmara (%8,2) Bölgesidir. Doğu Anadolu Bölgesinde yüzde sıfırdır.

Anne ve babanın bir arada yaşama durumu incelendiğinde; ülke genelinde %88 oranında anne-baba bir arada yaşamaktadır. Boşanma oranlarına bakıldığında; anne ve baba sağ ama boşanmış olmada Ege Bölgesi (%7,4) ve İç Anadolu Bölgesi (%6,8) en başta gelmekte, üçüncü sırada Marmara Bölgesi (%5,6) gelmektedir. Güneydoğu Anadolu Bölgesinde boşanma oranı 0’dır. Ülke genelinde boşanmış anne baba oranı %5,2’dir. Boşanmamış ama ayrı yaşayan anne baba oranı ülkemizde %1,2’dir. Babası vefat edenlerin oranı %3,9 iken annesi vefat edenlerin oranı %1,5’tir. Anne ve babanın kaç evlilik yaptıklarına ilişkin duruma bakıldığında, ülke genelinde yüksek oranda annenin “1” evlilik geçirdiği belirlenmiştir (%97,2). İki evlilik geçiren anne oranı %2,6’dır. %93,6 oranında baba 1 evlilik, %6 oranında baba ise 2 evlilik yapmıştır.

2.2. Evlilik ve Aile Kurumu

Evlilik ve aile kurumu ile ilgili bulgular incelendiğinde, evliliğin ne olduğu sorusuna ülke genelinde yarıdan fazla genç %58,4 oranında “mutlu bir beraberlik”, ikinci sırada ise “sorumluluk” cevabı verenlerin oranı %19,5 iken “aşk ve tensel uyum” diyenlerin oranı ise %9,8 olmaktadır. Ayrıca ilginç ifadelerde bulundukları görülmüştür: imtihan (%2, n=66); esaret (%1,3; n=43); mecburiyet (%0,8; n=25); alışkanlık (%0,7; n=24); “çocuk sahibi olmak” (%2; n=64); “kurtuluş” (%0,4; n=14).

Evlilik tercihinde aşk evliliği mi mantık evliliği mi tercih edersiniz diye sorulduğunda; %64,3 oranında genç aşk evliliğini tercih etmiş ve mantık evliliği cevabı verenlerin oranı %16,7 olup hiç evlenmek istemediğini bildirenlerin oranının ise %11,9 olduğu görülmektedir. Ayrıca hem aşk hem mantığın bir arada olabileceğini belirten gençlerin oranı %7 olmaktadır. Cinsiyete göre aşk evliliğine ve mantık evliliğine yönelik tercihler karşılaştırıldığında, kadınların aşk evliliğine yönelik görüşlerinin baskın olduğu görülmüştür. Ayrıca hem aşk hem de mantık evliliğini tercih etmede kadınlar lehine önemli bir farkın olduğu ortaya çıkmıştır. Bölgelere göre karşılaştırma yapıldığında, evlenmeyi düşünmüyorum diyen gençlerin en çok %15,6 oranında Güneydoğu Anadolu’da olduğu görülmüş, en az ise %11,2 oranında Marmara Bölgesinde görülmüştür. Her durumda tüm bölgelerde yüzde 10 oranının üzerinde durum tespiti yapılmıştır. Aşk evliliğini tercih edenler yüksek oranda %66,5 olarak Ege Bölgesinde, %66,5 oranında Marmara Bölgesinde olduğu görülmektedir. Sonrasında ise Doğu Anadolu ve İç Anadolu Bölgeleri yüzde 60 oranın üzerinde seyretmektedir. Mantık evliliği oranları en yüksek (%22,3) Karadeniz Bölgesi ve %22,1 oranında Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde görülmüştür.

İdeal evlilik yaşına ilişkin öğrencilerin görüşlerinden hareketle erkekler için ideal evlenme yaşı olarak 27-28 civarında çıkarken, kadınlarda bu yaşın 25-26 aralığında olduğu saptanmıştır. Genellikle tercih edilen evlenme yaşında kadınların erkeklere göre daha küçük yaşta evlenmesi gerektiği belirlenmiştir.

En uzun ilişkisinin süresi sorulduğunda, gençlerin yarısı 6 ay ile 5 yıl arasında olduğunu belirtmiştir (%50). İlişkim olmadı diyen gençlerin oranı %12 olup en yüksek oran İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’da bulunmuştur (%18). Akdeniz ve Karadeniz Bölgelerinde yüzde 15 civarında seyretmiştir. İlişkim olmadı diyenlerin oranı ise en az olan bölge Marmara (%9,9) ve Ege (%10) bulunmuştur.

Evlilikle ilgili karar aşamasına bakıldığında; ülke genelinde %67 oranında gençler “kararı ben veririm daha sonra ailemden onay alırım” demiştir. %12 oranında genç ise “kararı ben veririm, aileme danışmam” demiştir. Bu durumda neredeyse %80 oranında genç kararı kendi vermek istediğini belirtmiştir. Kararı ailem verir, sonra benim onayımı alır diyenlerin oranı (n=25; %0,8) oldukça düşüktür. Aileyle görüş birliği yaparak evlilik kararı almayı bulan gençlerin oranı %20’dir. Ailesinin karşı çıktığı biriyle evlenip evlenmeyecekleri sorulduğunda; “hayır evlenmem” diyenlerin oranı %65,2’dir.

Evlilik kararı alırken kadınların erkeklere göre ailesinin görüşlerine büyük önem verdiği görülmüştür. Erkekler bu noktada kadınlara göre kendi kararlarını verebileceğini ve başkasına danışma ihtiyacının olmadığı yönünde görüş belirtmiştir. Ailenin kesin olarak karşı çıktığı biriyle evlenmek istenmesine yönelik öğrencilerin görüşleri incelendiğinde, erkeklerin bu durumda ailesine karşı çıkıp evlenmeyi istediği, kadınların ise evlenmeyi istemediği ortaya çıkmıştır. Bölgelere bakıldığında; Doğu Anadolu bölgesinde %82,2 oranında genç ailesine karşı gelmeyeceğini bildirmiş; Güneydoğu Anadolu’da ise %71,4. Ailem karşı çıksa da evlenirim diyenlerin en yüksek olduğu bölgeler ise; %37,6 ile Akdeniz; %36,7 ile Marmara; %35,6 ile Ege; %33,3 ile İç Anadolu Bölgesi’dir.

Evliliğin aşkı nasıl etkilediğine ilişkin duruma bakıldığında; %42,1 oranında “aşkı güçlendirir” diyenler olmuştur. %34,9 ile ikinci sırada ise, “tam olarak öldürmese de zaman aşımına uğratır” cevabı verenler yer almaktadır. Sonrasında, “sadece evlilik değil uzun süreli ilişkiler de aşkı öldürür” cevabını verenlerin oranı %13,2’dir. Böylece, %48 oranında aşkın zaman aşımına uğrayacağı veya öleceği düşünülmektedir. Ayrıca oranı %2’lerde seyreden bir grup, aşkın evlilikle birlikte yerini sevgi ve saygıya bırakacağını belirtmiştir. Evliliğin aşkı nasıl etkilediğiyle ilgili öğrencilerin görüşleri incelendiğinde; kadınlar, evlilikle beraber aşkın yerini sevgi ve saygının aldığı yönünde olumlu bir görüşe sahip oldukları belirlenirken erkeklerin ise evlilikle beraber aşkın öldüğü yönünde karamsar bir bakış açısına sahip oldukları belirlenmiştir.

Nikâha ilişkin görüşler sorulduğunda hem resmi hem dini nikâh olması gerektiğini belirten gençler %76,8’dir. %17 oranında genç sadece resmi nikâh olması gerektiğini, dini nikâha gerek olmadığını düşünmektedir. Sadece dini nikâh yeterli olduğunu düşünenlerin oranı azdır (n=13; %0,4). Nikâha gerek yok diyenler %4,6 oranındadır. Nikâha yönelik öğrencilerin görüşleri incelendiğinde, erkeklerin daha çok dini nikâhla evliliğe yönelik görüşlerinin baskın olduğu, kadınların ise hem dini hem de resmi nikâhın yapılması gerektiğini düşündüğü belirlenmiştir. Bölgeler bazında baktığımızda nikâha gerek yok diyenler sırasıyla Ege Bölgesindedir (%8). İkinci sırada %6 oranında İç Anadolu Bölgesi gelmekte, sonra ise %5) Marmara Bölgesi ile devam etmektedir. Oranlar az Doğu Anadolu Bölgesi ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde olup 1 ya da 2 kişi bu görüşe katılmıştır. Ayrıca “bilmiyorum, eşe göre değişir” cevabını verenler olmuştur.

Nasıl bir törenle evlenmek istedikleri sorulduğunda; tüm bölgelerde “fark etmez” ile “kır/köy düğünü” diyenler birbirine yakın oranda (%20) seyretmiştir. Ülke genelinde %25,2 oranında kır/köy düğünü, %22,1 oranında fark etmez diyenler olmuştur. Güneydoğu Anadolu Bölgesinde “salon düğünü” diyenler en yüksek oranda (%26) bulunmuştur. Diğer tören tercihlerine bakıldığında, nikah ve kokteyl %15,6; nikah salonu %12,6; salon düğünü %12,2; sahil kenarı veya yat %7; ev düğünü %2,5; diğer %3 olmaktadır. Diğer seçeneği incelendiğinde; en ucuz, karşı tarafla karar verilir, mevlit, cami avlusu, otelde, kilisede, törene gerek yok ifadeleri yer almaktadır. Nasıl bir törenle evlenilmek istendiği ile ilgili öğrencilerin görüşleri incelendiğinde, erkeklerin büyük çoğunluğunun ev düğünü şeklinde evliliklerini gerçekleştirmek istediği belirlenirken kadınların ise evlilik tercihlerinde düğün salonu/kır düğününün baskın olduğu görülmüştür. Sahilde veya yat/teknede evlenmek isteyenler yüksek oranda (%10) Ege Bölgesini ve (%8) Akdeniz Bölgesini belirtmiştir. Nikâh ve Kokteyl cevabını verenler en çok %18,2 oranında Marmara Bölgesi’ni ifade etmiştir.

Evlendikten sonra kaç çocuk sahibi olmak istedikleri sorulduğunda; neredeyse yarısı (%52) iki (2) çocuk derken, %20,4’ü üç (3) çocuk, %6,7’si dört (4) çocuk demiştir. Beş (5) çocuk yapmak isteyen %2 oranında genç bulunmuş, bir (1) çocuk yeterli diyenler ise %10,8 bulunmuştur. Çocuk istemiyorum diyen gençlerin oranı %6,8’dir. Evlendikten sonra istenilen çocuk sayıları incelendiğinde, erkeklerin kadınlara oranla daha fazla çocuk sahibi olmak istedikleri belirlenmiştir. Erkeklerde evlendikten sonra bu rakam 5 civarındayken kadınlarda bu sayının 2 ye indiği görülmüştür.

Bölgelere göre değerlendirildiğinde; Ege, Akdeniz ve Marmara Bölgesinde çocuk istememe oranı daha yüksek olup, oranı yüzde 7’lerde seyretmiştir. Sıralamada; Ege, Akdeniz, Marmara, İç Anadolu en çok çocuk istememe oranına sahip. Güneydoğu Anadolu Bölgesinde ise birinci sırada en az üç çocuk isteyenler %35,1 oranında bulunmaktadır. Dört (4) çocuk isteyenler %9, beş (5) çocuk isteyenler %8; Yedi (7) çocuk cevabını verenler %4 oranında genç bulunmaktadır. Bununla birlikte bu bölgede iki (2) çocuk isteyen gençlerin oranı %29,9’dur. Doğu Anadolu Bölgesindekilerin yarısı iki (2) çocuk istemektedir (%51,2). %23,8’i üç (3) çocuk; %12’si dört (4) çocuk; %2,4’ü beş (5) çocuk istemektedir. Ege Bölgesinde çocuk istememe oranı en yüksek olsa da, 2 çocuk isteyenlerin oranı %59,8 ile en yüksektir.

Sadece bir (1) çocuk olsa kız mı erkek mi isterdiniz diye sorulduğunda; %33,1’i kız, %21,5’i erkek çocuk istediklerini belirtmiştir. Fark etmez cevabını verenlerin oranı %45,4 olmaktadır. Sadece tek çocuğa sahip olunması durumunda cinsiyet tercihlerinde erkekler ile kadınlarda da benzer sonuçlar olduğu belirlenmiştir. Böyle bir durumda erkekler genellikle erkek çocuğuna sahip olmayı isterken kadınların ise kız çocuğuna sahip olmak istediği görülmüştür. Bölgeler açısından bakıldığında; kız çocuk isteyenlerin Doğu Anadolu Bölgesi (%34,9), Marmara Bölgesi (%34,3) ve Ege Bölgesinde (%34) daha çok olmakla birlikte İç Anadolu Bölgesi %32,6, Akdeniz Bölgesinde %31,8, Karadeniz Bölgesinde %27,9 oranlarında birinci sırada geldiğini söylenebilir. Diğer yandan Güneydoğu Anadolu Bölgesinde erkek çocuk isteyenler (erkek: %20,8; kız: %19,5) daha fazladır.

Evlendikten ne kadar süre sonra çocuk istedikleri sorulduğunda; 2-3 sene sonra siyenler %52,8 oranındadır. Çocuk durumu için 6 ay-1 sene sonra cevabını verenler %26,8 olup 3-4 sene sonra isteyenler %10,7’dir. Hiç çocuk istemiyorum cevabını verenler %4,5’tir. Hiç çocuk istemiyorum diyenlerin Ege Bölgesinde %6, Marmara Bölgesinde %5 olduğu görülmüştür. En düşük oran Doğu Anadolu Bölgesinde olup %2,4’tür. Diğer yandan 3-5 ay sonra cevabını verenler en yüksek oranda Doğu Anadolu (%10) ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde (%7,8) görülmüştür.

2.3. Eş Seçimi, Boşanma ve Aile İlişkileri

Evlilikler bir seçim sonucunda gerçekleşmektedir. Bireyler evlenecekleri kişiyi seçerken ‘benzerlik ilkesi’ ya da ‘bütünleme ilkesi ’ne göre hareket ederler. Benzerlik ilkesine göre sınırlı bir birey grubu içerisinde ırk, etnik köken, yaş, din, eğitim durumu, toplumsal sınıf, kişilik gibi benzerliklerin göz önünde bulundurulması sonucu seçim yapılmaktadır. Bu ilkeye göre benzerler birbirini çekmektedir. Bütünleme ilkesine göre ise bireyler eşlerini seçerken özellikle kişilik bakımından farklı ve tamamlayıcı buldukları kişilere yönelirler. Yani bütünleme ilkesi, benzerlik ilkesinin zıttı olacak şekilde karşıtların birbirini çektiğini Eş seçimi yapan ve eş olarak seçilen bireylerin karşılıklı özelliklerinin birbirine uygun olması ilişkilerin daha sağlıklı yürümesini sağlamaktadır.

Eş seçimi insanın belirli bir olgunluğa erişmesi sonucunda yaşanacaktır. Eş olarak seçilecek kişide ekonomik durum, dini ve ideolojik görüşler, mesleki statü gibi pek çok nitelik aranır ve bu doğrultuda bir seçim yapılır. Eş olarak seçilen kişinin özellikleriyle eş seçimi yapan kişinin özellikleri ne kadar birbirine uygunsa, o ölçüde sağlıklı bir ilişki kurulacağı söylenebilir [5:794]

Eş olarak seçeceğiniz kişinin yaşı size göre ne düzeyde olmalı sorusunda; yaşı benden büyük veya benim kadar olmalı cevabını verenler (%27,7) ilk sıradadır. Yaş farkı önemli diyenler %21,2, yaşı benden büyük olsun cevabını verenler %18,7, yaşı benden küçük veya benim kadar cevabını verenler %18,2’dir. Eş olarak seçilen kişinin yaşının kendisine göre nasıl olması gerektiği ile ilgili görüşler incelendiğinde, kadınların daha çok kendinden büyük ve aynı yaştaki erkeklerle evlenmek istediği, erkeklerin de kendilerinden küçük ya da aynı yaştaki kadınlarla evlenmek istedikleri görülmüştür.

Eş olarak seçeceğiniz kişinin eğitim durumu size göre ne düzeyde olmalı sorusuna; yüksek oranda benimle aynı düzeyde ya da benden yüksek olmalı cevabı verenler %43 gelmiştir. Eğitim farkı önemli değil diyenler %33,1’dir. Benimle aynı eğitim düzeyinde olsun cevabını verenler %17’dir. Eş olarak seçeceğiniz kişinin maddi durumu size göre ne düzeyde olmalı sorusuna; birinci sırada %45,8 oranında “maddi durum farklı önemli değil” cevabı verilmiştir. İkinci sırada %31,5 oranında maddi durumu benden iyi ya da benimle aynı düzeyde ifadesi belirtilmiştir. Maddi durumu benimle aynı olsun cevabını verenler %12,1 oranında yer almaktadır. Az oranda da olsa maddi durumu benden zayıf olsun cevabını verenler (%3,2) vardır. Bölgelere bakıldığında; Karadeniz bölgesinde %5,2 oranında benden zayıf olsun cevabını verenler vardır. Doğu Anadolu Bölgesinde ise oran %4,2 olarak görülmektedir.

Eş seçerken nelere dikkat edildiği sorusuna ilişkin ilk sırada gelen eş özellikleri sırasıyla; %80,5 oranında iyi huylu olması, %68,4 oranında aynı değerlere sahip olması, %57,9 oranında iyi bir aileden olması, %54,2 oranında benimle aynı dünya görüşünü paylaşıyor olması, %41,2 oranında güzel/yakışıklı olması, %26,2 oranında tahsilli olması, %22,6 oranında iyi bir meslek sahibi olması, %20,5 oranında iş sahibi olmasıdır. En az seçilen seçenekler ise %3,6 oranında “aynı takımı tutuyor olması”, %4,3 oranında “askerliğini yapmış olması” ve %6,5 oranında “zengin olması” cevapları yer almaktadır.

Evlilik şartları olarak sıralananlar ise şöyle olmaktadır; %88,1 oranında uygun eş adayı bulmak, %82 oranında iş bulmak, %62,6 oranında mesleğimde ilerlemek, %70,2 oranında mezun olmaktır. En düşük orana sahip şartlar ise; %8,9 oranında çeyiz tamamlamak, %11,8 oranında araba almak ve %27,8 oranında ev almaktır.

Evlenilecek kişiyle ilgili düşüncelere ilişkin genel olarak bilinen tanışma usulleri dışında sosyal medyada tanıştığım biriyle evlenirim cevabını verenlerin oranı %36,7 olmaktadır. Evleneceğim kişinin benimle aynı dinden olması önemli cevabını verenlerin oranı %56,2, evleneceğim kişinin benimle aynı memleketten olması önemli cevabını verenlerin oranı %6,9, evleneceğim kişinin benimle aynı etnik kökenden olması önemli cevabını verenlerin oranı %23, evleneceğim kişinin benimle aynı siyasi görüşten olması önemli cevabını verenlerin oranı %29,4, evleneceğim kişinin benimle aynı sosyo-ekonomik statüde olması önemli cevabını verenlerin oranı %36,5, evleneceğim kişinin herhangi fiziksel engelinin olmaması önemli cevabını verenlerin oranı %30,5, evleneceğim kişinin sağlıklı olması ve herhangi bulaşıcı hastalığının olmaması önemli cevabını verenlerin oranı %60, evleneceğim kişinin aileme saygı duyması önemli cevabını verenlerin oranı %83,2, evleneceğim kişinin dürüst olması önemli cevabını verenlerin oranı %86,4, evleneceğim kişinin bana ekonomik güvence sağlaması önemli cevabını verenlerin oranı %39,5 ve evleneceğim kişinin bana sadık olması önemli cevabını verenlerin oranı %85,6 olmaktadır.

Görücü usulü evliliğin doğru bulunmasına ilişkin duruma bakıldığında, %42,5 oranında hayır cevabı verilmiştir. Doğru bulan gençlerin oranı ise %25,6’dır. Bu konuda kesin fikrim yok diyenler %31,9’dur. Bölgelere göre; görücü usulünü doğru bulan %40,5 oranında gencin Doğu Anadolu Bölgesinde olduğu tespit edilmiştir. Bu bölgede doğru bulmayanlar %25 oranında daha azdır. Güneydoğu Anadolu Bölgesinde görücü usulünü doğru bulan ve bulmayanlar %34,2 ile eşit orandadır. Diğer bölgelerde görücü usulü evliliği doğru bulmayanlar çoğunluktadır. Sırasıyla; Marmara Bölgesi (%45,5), Ege (%43,1), Akdeniz (%41,9), Karadeniz (%40,1) ve İç Anadolu (%37,4) gelmektedir.

Akraba evliliğinin doğacak çocukların sağlığı açısından olumsuz sonuçlarına inanıyor musunuz sorusuna %80 genç “evet” demiştir. Hayır cevabını verenler %9,4 oranında yer almaktadır. Güneydoğu Anadolu Bölgesinde %19,5 oranında genç katılımcı akraba evliliğini onaylamadıklarını ifade etmiştir.

Evlenmeden birlikte yaşama durumuna “evet” cevabı verenlerin oranı %33,1’dir. Hayır cevabı verenler %51,8’dir. Fikrim yok diyerek kararsız kalanlar %15,1’dir. Birlikte yaşamayı onaylayanlar incelendiğinde en yüksek oranlar sırasıyla; Ege Bölgesi (%38,7), Marmara Bölgesi (%35,5) ve Akdeniz Bölgesi (%32,9) olmaktadır. Onaylayanların azınlıkta olduğu bölgeler ise Doğu Anadolu Bölgesi (%10,7) ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi (%19,5) olarak görülmektedir.

Evlenmeden birlikte yaşamayı nasıl gördükleriyle ilgili öğrencilerin görüşleri incelendiğinde, öğrencilerin büyük çoğunluğunun bu durumu onaylamadıkları görülmüştür. Fakat kadınların erkeklere göre bu durumu şiddetle reddettikleri de ayrıca belirlenmiştir. Ayrıca katılımcıların yaşları ilerledikçe bu durumu onaylayanların sayılarında belirgin bir artış olduğu görülmüştür.

Daha önce başkasıyla duygusal birlikteliği olmuş biriyle evlenir misin sorusuna; %62,6 oranında genç evlenirim cevabı vermiş, %9,2 evlenemem demiştir. Düşünmedim diyenler %28,2 oranında olmaktadır. Bölgeler incelendiğinde; hayır evlenmem cevabını verenler (%26) en çok Güneydoğu Anadolu Bölgesinde görülmüştür. İkinci sırada ise Doğu Anadolu Bölgesinde %19 oranında görülmüştür.

Daha önce cinsel deneyimi olan biriyle evlenme düşüncesine yönelik; evet ve hayır diye cevap verenlerin oranları birbirine yakındır. Buna göre evet evlenirim cevabını verenlerin oranı %37,5; hayır evlenmem cevabını verenlerin oranı %38,8’dir. Düşünmedim cevabını verenlerin oranı %23,7’dir. Bölgelere göre bakıldığında, evet cevabını verenlerin oranının açık ara farkla hayır diyenlere göre daha yüksek orana sahip olduğu bölgeler sırasıyla, Ege Bölgesi (%44,3) ve Marmara Bölgesi (%41,1) olarak bulunmuştur. Hayır evlenmem cevabını verenlerin oranı ise en yüksek Doğu Anadolu Bölgesi (Hayır: %68,5; Evet: %13,7) ile Güneydoğu Anadolu Bölgesinde (Hayır: %63,6; Evet: %15,6) görülmektedir. Daha önce evlenmiş biriyle evlenme durumuna ilişkin ise “evet” cevabını verenlerin oranı %27,5; “hayır” cevabını verenlerin oranı ise %30,7’dir. Geriye kalan %41,8 oranda ise “fikrim yok” cevabını vermiştir. Daha rahat bir gelecek sağlamak için yurt dışına yerleşilmesine yardımcı olacak bir evlilik yapma durumuna ilişkin “evet” cevabını verenlerin oranı %43, “hayır” cevabını verenlerin oranı ise %34,1’dir. Fikrim yok cevabını verenlerin oranı ise %22,9’dur.

Evlilik gerçekleştirilmeden çocuk isteme durumunun onaylanıp onaylanmadığı sorulduğunda, %82,6 oranında katılımcı hayır derken, %7,5 oranında katılımcı evet cevabını vermiştir. Fikrim yok cevabını verenlerin oranı %9,9’dur. Evlilik gerçekleştirilmeden çocuk isteme durumunu olumlu değerlendirenler %10,3 oranında Ege Bölgesinde ve %9,3 oranla da Marmara Bölgesinde görülmektedir. Akdeniz Bölgesi ve İç Anadolu Bölgesinde ise olumlu değerlendiren katılımcıların oranı %5 olarak ortaya çıkmaktadır. Onaylamayanlar ise en çok %1,8 oranında Doğu Anadolu Bölgesi ile %2,6 eşit oranında Güneydoğu Anadolu Bölgesi ve Karadeniz Bölgesindedir.

Evlendikten sonra ayrı bir ev açmak yerine eşimin ailesiyle yaşayabilirim ifadesine katılım düzeyleri incelendiğinde, kesinlikle katılmayan ve katılmayanların toplamı %77,8’dir. Kararsız olanlar %16,4 olup bu duruma katılanlar %5,8’dir. Katılanların çoğu Güneydoğu Anadolu Bölgesinde ikamet etmektedir.

Krizlerin (ekonomik, siyasal, salgın) aile kurma kararını etkileme durumuna bakıldığında, “evet etkiler” cevabını verenlerin oranı %59,4, “hayır, etkilemez” cevabını verenlerin oranı %23,1, düşünmediğini belirtenler %17,5’tir. Eşin çalışma durumuna bakış açısı incelendiğinde, %93,5 katılımcının “evet çalışabilir” cevabını verdiği görülmektedir. Hayır cevabını verenlerin oranı %2,6 hiç düşünmedim cevabını verenlerin oranı ise %3,9’dur.

Evlilik sözleşmesi hakkındaki düşünceler incelendiğinde, %61,8 oranında katılımcının evlilik sözleşmesi imzalama hususunda hayır cevabını verdikleri görülmektedir. Evet cevabını verenlerin oranı %11,8 ve düşünmedim cevabını verenlerin oranı %26,5’tir. Evliliğin önemli olduğuna ilişkin duruma bakıldığında, %82,3 oranında katılımcının evet, %17,7 oranında katılımcının hayır cevabını vermiştir. Bölge bazında evliliğin önemli olmadığını belirtenler, birinci sırada Ege Bölgesi (%22,1), ikinci sırada Marmara Bölgesi (%19,3), sonrasında ise Akdeniz Bölgesi (%18,5) gelmiştir. Evet diyenler en yüksek %91,6 oranında Doğu Anadolu Bölgesinde görülmüştür. Evliliğin neden önemli olduğuna bakıldığında ise, %89,2 oranında hayatı sevdiğimle paylaşmak için, %73,8 oranında daha düzenli bir hayat için, %50,8 oranında neslin, soyun devamı için, %37,5 oranında dinimiz emrettiği için, %31,1 oranında rahat yaşamak için, %30,4 oranında güvenli yaşamak için ve %9,7 oranında gelenek olduğu için ifadeleri yer almaktadır.

Evliliğin korku unsuru taşıyıp taşımadığına ilişkin durum incelendiğinde, gençlerin %51,3 oranında hayır, %37,5 oranında evet cevabını verdikleri görülmektedir. Bunu hiç düşünmedim cevabını verenlerin oranı ise %11,2 olmaktadır. Evlenmekten neden korktukları incelendiğinde, %29,1 oranında sorumluluk almaktan korktuğum için (Doğu Anadolu Bölgesi), %25,4 oranında gelecek hakkında iyimser olmadığım için (daha çok Ege Bölgesi), %22,8 oranında geçim sıkıntısına düşmekten korktuğum için (daha çok Güneydoğu Anadolu Bölgesi), %21,6 oranında evlenmeden önce yaptıklarımı yapamamaktan korktuğum için (Güneydoğu Anadolu Bölgesi), %6,9 oranında cinsellik hakkında yeterli bilgiye sahip olmama (daha çok Karadeniz Bölgesi) ifadeleri yer almaktadır.

Anlaşamayan eşlerin boşanmasının uygun olup olmaması durumuna bakıldığında, %87,4 katılımcının uygun olduğunu, %2,9 katılımcının ise uygun bulmadığı ortaya çıkmaktadır. Fikri olmayanların oranı ise %9,7’dir. Çocuğu olanların boşanmasının uygun olup olmaması incelendiğinde ise, %72,5 uygunluk belirtirken; %10,1 uygun bulmamıştır. Fikri olmayanların oranı %17,4’tür. En az onaylayanlar Güneydoğu Anadolu Bölgesindedir. Şiddetin boşanma sebebi olabilmesi düşüncesine katılım düzeyleri sorgulandığında, %83,5 oranında katılımcının “kesinlikle katılıyorum” ve %11,8 oranında “katılıyorum” cevabını verdikleri ortaya çıkmaktadır.

Aile ilişkilerine bakıldığında, %41,1 katılımcının “iyi”, %35,9’dunu çok iyi, %19’unun “orta”, %2,8’inin “kötü” diyenlerin oranı %2,8 ve “çok kötü” diyenlerin oranı %1,2’dir. Evlenmeden önce yaşanılan ailede ve evlendikten sonra inşa edilecek ailede farklı olacağı düşünülen konulara bakıldığında, %53,9 oranında eşler arası iletişim, %45,6 oranında ebeveyn ile çocuk ilişkisi, %51,4 oranında aile için rol ve görev dağılımı, %27,8 oranında çocuk eğitimi ve terbiyesi, %21,1 oranında yakın akraba ve tanıdıklar ile ilişkiler olduğu görülmektedir.

Ailenin ne ifade ettiğine ilişkin düşünceler sorgulandığında, %15,9 oranında güven, %11,8 oranında huzur, %8,2 oranında her şey, %7,2 oranında mutluluk, %6,1 sevgi, %5,7 oranında hayat, %5,1 oranında birlik ve %2,8 oranında sorumluluk olduğu ortaya çıkmaktadır.

Genel olarak eşler arasındaki sorumluluk paylaşımı hakkındaki durum incelendiğinde, çoğunlukla (%67,8) “evdeki her türlü iş ortak yapılmalı” ifadesine katılmışlardır. Neredeyse aynı oranda katıldıkları iki ifade “erkek ve kadının yapacağı işler farklıdır” ile “kadın işlerle baş edemeyecek duruma geldiğinde erkek yardım eder” olmaktadır. Bu durumda, %30 oranındaki katılımcının kadınların ve erkeklerin görevlerinin ve rollerinin farklı olduğunu düşündüğü söylenebilir.

2.4. Sosyal Medya ve Yalnızlık Algısı

Çalışmanın bulgularının bu kısmında katılımcıların sosyal medya ve yalnızlık algısına ilişkin tutumlarının sonuçlarına yer verilmiştir. Sosyal medyada gün içerisinde kaç saat zaman geçirildiği sorgulandığında, %46,6’sı günde 1-3 saat, %28,7’si günde 4-6 saat, %6,9’u günde 7 saat ve üzeri bağlandığı ortaya çıkmaktadır. Yani günde 4 saat ve üzeri bağlananların oranı %35,6’ olmaktadır. Devamlı bağlı olduğunu bildirenlerin oranları ise %6,5’tir. Sosyal medyayı 1 saatten az kullananlar %11,4 olarak belirtilmiştir.

Sosyal medyayı daha çok günün hangi vaktinde kullandıkları incelendiğinde; %43,2’si gün içinde, %28’i hem gün içinde hem de kalkar kalkmaz ve yatmadan önce kullandığını bildirmiştir. Gece uyumadan önce bağlananların oranı %15,9, sabah uyanır uyanmaz ve gece yatmadan önce bağlananların oranı %10,1 olmaktadır. Sosyal medyada fotoğraf paylaşmadan önce filtre/makyaj uygulanıp uygulanmadığı sorulduğunda ise, %38,2’sinin uyguladığı, %61,8’inin uygulamadığı belirtilmiştir. En çok kullandıkları sosyal medya uygulamasının hangisi olduğuna ilişkin duruma bakıldığında, %64,5 oranında Instagram, %15,4 oranında Twitter ve %14,9 oranında Youtube kullandıkları tespit edilmiştir. Facebook kullananların oranı ise %1,6 oranında dile getirilmiştir.

Sosyal medya aracılığıyla geliştirilen ilişkiler bağlamında daha önce sosyal medyada tanışılan biriyle ilişki durumu sorulduğunda, %42,2’sinin olduğu, %57,8’sinin ise olmadığı görülmüştür. Sosyal medyada tanışılan biriyle ilişkisi olanların en yüksek oranda (%71,4) Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi (%70,7) olmaktadır.

Türkiye’deki üniversite gençliğinin evlilik ve aile yaşamına ilişkin tutumlarının odak noktası olduğu çalışmada, yalnızlık algısına ilişkin katılımcıların kendilerini ne sıklıkla yalnız hissettikleri sorulduğunda ise “bazen” cevabını verenlerin oranı %40,8 olarak bulunmuştur, Nadiren olduğunu ifade edenlerin oranı %30 olmaktadır. Sık sık yalnız hissettiklerini dile getirenlerin oranı ise %15 oranında belirtilmiştir. Her zaman yalnız hissedenlerin oranı ise %5,8 olarak tespit edilmiştir.

Sonuç

Bu çalışmada Türkiye’deki lisans, yüksek lisans ve doktora düzeyindeki üniversite gençliğinin aile ve evliliğe bakış açıları, bakış açılarını etkileyen faktörler ve evlilikten beklentileri incelenmiştir. Bu araştırmanın sonucunda genel olarak gençlerin aile ve evliliğe olumlu yaklaştığı görülmüş, katılımcıların evliliği tanımlarken, büyük çoğunluğun ‘mutlu bir beraberlik’ istediği tespit edilmiştir. Sorumluluk, aşk ve tensel uyum da paylaşılan görüşler arasında yer almaktadır. Çoğunun aşk evliliğini tercih etmesi, bu yanıtları desteklemektedir.

Katılımcıların çoğunluğun evlilik ile ilgili tahayyülleri benzer ve ortak sonuçlara işaret etmektedir. İyi huylu bir eş, aynı değerleri paylaşmak, iyi bir aile kurmak ve güzel/yakışıklı bulunan biriyle mutlu bir hayat arkadaşlığı yapmak ön plana çıkmaktadır. Uygun eşin kriterlerinde ise aynı dinden olmak, dürüstlük ve sadakat ön planda yer almaktadır. Düzenli hayat, soyun devamı gibi faktörler de sırasıyla yüksek oranlara sahip olmaktadır.

Cinsiyete göre evlilik algısının farklılaştığı gözlenmektedir. Kadın katılımcılar evliliğe daha duygusal anlamlar yüklerken, erkekler bir gereklilik şeklinde görmektedirler. Aynı şekilde yaşla ilişkisine bakıldığında; erkekler kadınlara göre daha geç yaşta evlenmeyi düşünmektedir. Kadınlarda kendilerinden birkaç yaş büyük erkeklerle evlenmeyi düşünmektedir. Bu durum aslında toplumsal kabul görmüş kalıp yargılar olarak da ifade edilebilir. Toplumda idealize edilen evlilik profili en başta evlenilmesi gerektiği, eşlerin birbirine göre yaşları, eğitim düzeyleri ve sosyoekonomik düzeylerinin denk olması gerektiği şeklindedir.

Evlilik kararını kendilerinin vereceğini fakat ailelerinden onay alacağını belirten katılımcılar çoğunluktadır. Erkekler evlilik kararı alırken kendi kararlarını vermekte ve ailesine pek danışmamaktadır. Ancak karşıt bir şekilde kadınların daha ziyade ailesine danıştığı ve ailesinin fikirlerine büyük önem atfettiği görülmektedir. Benzer şekilde ailenin istemediği veya onaylamadığı bir durumda kadın ailesinin sözünü dinlerken, erkek kendi tercihini uygulamaktadır. Bu tablo bize ataerkilliği resmetmektedir. Kadınlar, aileye daha bağlı veya bağımlı konumda yer almaktadır. Aynı zamanda gelenek ve göreneklerle de bu durumu izah etmek mümkün olmaktadır. Ortaya çıkan bu tablo “Kadınlar, aile büyüğü evdeki otorite figürü babanın sözünü dinmelidir” şeklinde de resmedilebilir. Ayrıca yaşla birlikte aileye danışma hususunda da bir farklılık görülmektedir. Yaş arttıkça aileye danışılmamaktadır. Yaş arttıkça aileden ayrışmanın ve bağımsızlaşmanın daha etkin şekilde görüldüğü öne sürülebilir.

Erkeklerin evliliğin geleceği hakkında daha karamsar bakış açısına sahip olmaları, evlilikte kendilerini kısıtlanmış, sınırlandırılmış ya da sorumluluk altına giren bir yük taşıyıcı olarak kendilerini görmelerinden kaynaklı bakış açısından kaynaklı olabilmektedir.

Erkeklerde dini nikâh türü baskın çıkarken, kadınlarda hem dini hem resmi nikâh türü tercih edilmektedir. Burada hem dinin etkinliği hem de kadınların resmi nikâhla kendilerini evlilik kurumu içerisinde yasal olarak güvence altına almak istekleri ve endişeleri etkili olabilir.

Erkekler daha çok çocuk isterken kadınlar daha az sayıda çocuk istemektedirler. Kadınlar evde çocukla birincil bakım veren olarak ilgilenmekte ve beraberinde evin sorumluluğu çalışıyor ise işin sorumluluğu ile yürütmektedir. Bu zorlu ve yüklü tempoda kadınlar daha az çocuk sayıda çocuk sahibi olmak isteyebilir.

Kadınlar, erkeklerin eğitim seviyesi, sosyoekonomik düzeyi ve dini inancının kendisiyle denk olmasına önem göstermektedir. Ancak erkekler için, kadınların eğitim seviyesi ve sosyoekonomik düzeyi belirleyici bir etmen olmamaktadır. Burada erkeklerin evlilikte maddi güç olarak kendilerini görmeleri söz konusu olabilir. Eğitime de henüz çok önem verilmediği görülmektedir. Kadınların, erkeklerin sosyoekonomik düzeyine daha çok önem vermesi, evlilik süreci içerisinde eşinin himayesi altında ve onun aracılığıyla kendi sosyoekonomik düzeyini sosyal hayatta sergileyecek olması şeklinde düşünülebilir. Bununla birlikte kadınlar, evlilikte ekonomik açıdan erkeklerden güvence talep etmektedir.

Kadınlar ve erkekler ortak kanaatte görücü usulünü doğru bulmamakta ve tercih etmemektedirler. Bu zamanla toplumsal yapıdaki değişim ve dönüşümü ortaya koymaktadır. Bundan bir kuşak öncesine gidildiğinde yüksek oranlarda görülen görücü usulü evlilikler günümüzde etkinliğini yitirmektedir. Buna sebep olarak artan eğitim seviyesi, kadınların iş hayatında daha fazla yer almaları ve toplumsal hareketliliğin artışı gösterilebilir.

Anne ve babası bir arada yaşayanların aile birlikteliğine ve evliliğe daha fazla önem verdikleri görülmektedir. Aile ortamını deneyimlemek burada etken olmaktadır. Öne sürülen birçok hipotez de anne babanın birlikte yaşadığı aile ortamı, kişilerin evlilik görüşlerinde olumlu etki oluşturmaktadır. Aynı şekilde anne babanın ayrı yaşadığı/boşandığı ailelerde, kişilerin evlilik görüşlerine olumsuz etki etmekte ve yalnızlığı ciddi düzeyde tetiklemektedir.

Kadınlar, erkeklere oranla baskın olarak aşk evliliğini tercih etmektedirler. Erkekler de ise böyle bir belirleyicilik söz konusu değildir. Kadınlar evlilikte duygusal açıdan tatmin, mutlu bir beraberlik düşlerken, erkekler bir gereklilik algısı içerisinde duygunun ve ya mantığın pek fark etmeyeceği “evlenmek için” evlilikler gerçekleştirmektedir. Kadınlar evlilikte aşkın yerini sevgi ve saygıya bıraktığını ifade ederken, erkekler evlilikle beraber aşkın öldüğü yönünde karamsar bir bakış açısına sahiptirler. Kadınlar evlilikte aşkın izlerini taşıyan duygusal bağlılığı devam ettirmek isterken, erkeklere evlilikte, evin geçim kaynağını sağlamak vb. gibi daha fazla sorumluklar yüklenmekte ve erkekler evliliğin getirdiği sorumlulukların altına ezilmektedir.

Evlenmeden birliktelik fikrine karşı Türk toplum yapısındaki olumsuz tutum son yıllarda değişime uğrayarak bu algı da yavaş yavaş kırılmakta ve toplumda evlenmeden birliktelikler görülmeye başlanmıştır. Özellikler metropol şehirlerde bu durum daha olası görülmektedir. Erkekler, evlilik öncesi birlikte yaşam ve evlilik öncesi cinsel birliktelik konularına çoğunlukla katılmazlarken kadınların bu duruma katılma oranlarının bir nebze daha yüksek olduğu ortaya çıkmaktadır.

Bu çalışmanın bazı sınırlıkları olmasına rağmen literatüre önemli katkılar sunduğu ifade edilebilir. Bu çalışmanın önemli sonuçlarından biri gençler açısından aile ve evliliğin önemini ortaya koyulmasıdır. Günümüzde değişen yaşam koşulları ve ekonomik şartlar aile ve evlilik kurumunda bazı değişiklikleri meydana getirse de evliliğe atfedilen önemin devam etmesinde kültürel öğelerin etkili olduğu ifade edilebilir [Keldal, 2021:6]. Özellikle, toplum tarafından aile ve evlilik kurumuna yüklenen anlamların geçerliliğini devam ettirmesi ve birçok mecrada evliliğin özendirilmesi evliliğe verilen önemin devam etmesinin bir kaynağı olarak gösterilebilir.

Kaynakça

  1. Akbaş, M., Sürücü, Ş. G., Köroğlu, C. O., & Öztürk, M. (2019). “Factors affecting marriage attitudes of university students”. Cukurova Medical Journal, 44(1), 93-100.
  2. Altuntek, N. S. (2001). Türkiye Üzerine Yapılmış Evlilik ve Akrabalık Araştırmalarının Bir Değerlendirmesi. Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 18(2), 17-28.
  3. Bener, Ö. ve Günay, G. (2013). “Gençlerin evlilik ve aile yaşamına ilişkin tutumları”. Karabük Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 3(1), 1-16.
  4. Carroll, JS, Willoughby, BJ, Badger, S., Nelson, LJ, Barry, CM, & Madsen, SD (2007). So close, yet so far away: The impact of varying marital horizons on emerging adulthoad Journal of Adolescent Research, 22(3), 219-247. https://doi.org/10.1177/0743558407299697
  5. Kasapkara A., ve Kasapkara, B., (2014) “20-30 Yaş Grubu Erkeklerin Eş Seçimine Yönelik Tutumları ve Eşten Beklentilerinin Bazı Demografik Değişkenler Açısından İncelenmesi”, Journal of International Social Research, Cilt: 7(34), 792-800
  6. Keldal, Y., (2021), “Evliliğe Bakış Açısı ve Evlilikten Beklentiler”, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Yıl: 2021 C: 30 No: 1 Sayfa: 1-10
  7. Köroğlu, T. (2013). Üniversite gençliğinde evlilik, aile ve boşanma konusundaki düşünce ve görüşleri üzerine sosyolojik bir araştırma: Karabük üniversitesi örneği [Yüksek Lisans Tezi, Karabük Üniversitesi].
  8. Özabacı, N. Körük, S. Ve Kara, A. (2018). “Evliliğe Yüklenen Anlam Ölçeğinin Geliştirilmesi: Geçerlik Ve Güvenirlik Çalışması”, Türk Psikolojik Danışma Ve Rehberlik Dergisi, Cilt 8, Sayı 50, Ss. 235-259.
  9. Türkarslan, N., Suleymanov, A., (2010) “Üniversite Son Sınıf Öğrencilerinin Evlilik Konusundaki Görüş ve Düşünceleri – Azerbaycan ve Türkiye Karşılaştırması”, Karadeniz Dergisi, 54-67, No 5
  10. Ünal, S. ve Avcı, D. (2019). Kolektiviteden bireyciliğe geçiş: Aile ve evlilik kurumuna dair değişen göstergeler ve kaygılar. Turkish Studies-Social Sciences, 14(5), 2641-2668.
  11. Willoughby, BJ & Dworkin, J. (2009). The relationships between emerging adults’ expressed desire to marry and frequency of participation in risk-taking behaviors. Youth & Society, 40(3), 426-450.

Abulfes Suleymanlı, Ayshegul Demir

THE ATTITUDES OF UNIVERSITY STUDENTS TOWARDS MARRIAGE AND FAMILY LIFE İN TURKİYE

 Abstract

In this survey, the attitudes of university students’ thoughts within the context of marriage and family institutions in Turkiye and the altered attitudes and expectations associated with socio-demographic changes were determined. The target population of the study consists of university students studying at the universities of Turkiye. Unmarried young aged between 17-35 across Turkey, who are studying at Turkish Universities in the 2019-2020 Academic Year, participated in the research carried out in seven regions of Turkey.Of the 3266 students consisting the target population 54.3% (n=1770) were female and 45.7% (n=1491) was male.According to the consequences gained from this research, it is seen that university students have positive attitudes about marriage, family and children. Besides, the alterations that occurred in the family life and society cause the alteration of the young’s attitudes towards marriage and family life. It has been observed that this alteration occurred more distinctively on particularly the distributions of role in family. Most of the participants stated that they are against that kind of commonly accepted behaviours which encumber all the responsibilities and duties to the one side

Keywords: Turkiye, university students, survey, marriage, family institution, the attitudes of the young, transformation

Эбульфез Сулейманли, Айшегюль Демир

ОТНОШЕНИЕ СТУДЕНТОВ УНИВЕРСИТЕТOB К БРАКУ И СЕМЕЙНОЙ ЖИЗНИ В ТУРЦИИ

 Резюме

В исследовании были определены установки студентов университетов относительно институтов брака и семьи в Турции. Также рассмотрены измененные установки и ожидания, связанные с социально-демографическими трансформациями. Целевую группу исследования составили 3266 студентов университетов, обучающихся в университетах Турции. B исследовании проведенном в семи регионах Турции приняли участие не состоящие в браке молодые люди в возрасте от 17 до 35 лет со всей Турции, которые учатся в турецких университетах в 2019-2020 учебном году, из них %54,3 (n=1770) были женщинами, а 45,7% (n = 1491) были мужчинами.

Согласно выводам, полученным в результате исследования, студенты университетов положительно относятся к браку, семье и детям. Вместе с тем, трансформаци произошедшие в институте семи и в жизни обществе, вызывают изменение в отношения молодежи к браку и семейной жизни. Было замечено, что это изменение в отношениях произошло более отчетливо, особенно относительно распределении ролей в семье. Большинство участников заявили, что они против такого общепринятого поведения, которое перекладывает все обязанности и ответственность на одну сторону.

Ключевые слова: Турция, студенты, опрос, брак, институт семьи, отношение молодежи, трансформация

---------------